BİLİŞSEL GELİŞİM
Biliş; içsel zihin sürecini tanımlamaktadır ve
zihin içindeki birçok şeyi kapsayan geniş bir terimdir. Dil gelişimi de
bunların içerisindedir.
Bebeklerin düşünme ve öğrenme
biçimleri, kendilerinden daha büyük çocuklardan ve yetişkinlerden farklılık
göstermektedir.
Bebeklerin bilişsel gelişimlerini
araştırırken, onlara düşünceleri hakkında sorular soramayacağımız için
araştırmacılar bebeklerin bilişsel gelişimlerini, bebeğin davranışlarını,
bilişsel yeteneklerini ve değişimlerini gözlemleyerek çıkarsamışlardır.
Değişim gerçekten çok önemlidir.
Aşağıda anlatılan yaşantı, bebeklerin zihinsel gelişiminin neden etkileyici ve
önemli olduğunu görülmesini sağlayacaktır.
‘Dört aylık Ayşe halka şeklindeki
oyuncağını elinden düşürdüğünde şaşırmış bir şekilde parmaklarına bakıyordu.
Başını çevirerek, kardeşinin düşen oyuncağına bakan bir yaşındaki Begüm,
oturduğu yerden elindeki oyuncağın uzun sapını kullanarak uzaktaki halkayı
çubuğa geçirdi ve halkayı aldı. Ceren düşen halkasını unutmuştu. Begüm ise düşerken
ses çıkaran halkayı bulmak için etrafa bakınmış, gördüğünde oyuncağının sapını
kullanarak amaçlı bir davranışta bulunmuş ve halkaya ulaşabilmiştir.’
Bilişsel gelişimin temeli nörolojik gelişme ve olgunlaşmayla bağlantılıdır.
Beyin gerekli olan ve olmayan nöral bağlantıları bir çeşit ‘budama’ sürecinden
geçirir.
Erken deneyimler, nörolojik gelişim
için anahtardır. Bilindiği gibi beyin gelişimi döllenmeden kısa süre sonra
başlayarak ergenlik boyunca da devam etmesine rağmen beyin gelişiminin ve
gelişim alanlarının en hızlı olduğu dönem ilk birkaç yılı kapsamaktadır
Bebeğin bilişsel gelişim süreci
belirli basamaklar doğrultusunda ilerlemekte olup bilişsel gelişimi anlamak
öncelikle bilişsel gelişim ile ilgili kavramları ve bilişsel gelişim
kuramlarını incelemek ile mümkün olabilmektedir. Bu nedenle öncelikle bilişsel
gelişim ile ilgili kavramlara yer verilmiştir.
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde Bilişsel Gelişim İle İlgili Kavramlar
Bebeklik dönemindeki diğer bilişsel
yetenekler üç alt başlıkta incelenecektir. Bunlar;
1.Bellek
2.Dikkat
3.Taklit
Bellek
Bebeklerin düşünce süreci, ortamın ve materyallerin tanıdık olup bebek
tarafından anlamlandırıldığı sürece birçok durumun bellekte tutabileceği
şeklinde işlemektedir.
Erken deneyimlerin çocukların
belleklerinde uzun bir süre kaldığı düşünülmektedir. Bu doğrultuda bebeklere
sunulan zengin bir çevre olanağının ve bakım veren ki- şilerin sundukları
deneyimler önem kazanmaktadır. Bebeklerin bellekleri onların bir sonraki
bilişsel yetenekleri ile de ilişkilidir.
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde
Bilişsel Gelişim İle İlgili Kavramlar
Dikkat
Dikkat, bellek ile ilişkilendirilebilecek bir
yetidir. Bebeklerde bilişsel yeteneklerin diğer birçok boyutunda olduğu gibi
dikkat de yaş- la birlikte hem sürede hem de seçicilikte ileri düzeylere ulaşır.
Nesnelere yönelip dikkat eden ve nesnelerin
sadece bir tek özelliğine değil farklı özelliklerine de dikkatini yöneltebilen
bebeklerin bilgiyi daha hızlı işlemlediği gözlemlenmiştir.
Taklit
'Çerkez bir anne bebeği ile
katıldığı geleneksel Çerkez düğünlerinden birinde dans eder. Bu sırada
bebeğinin de elinden tutar ve şarkı söyleyerek dans ederler. Bebek başka bir
zaman benzer müzik duyduğunda düğünde annesinin yaptığı hareketlerin aynısını
tekrar eder ve çevresindekiler şaşırır.’
Anne bebeğiyle dans ederek onun
taklit etme becerisini teşvik eder. Dans ederken bebek annesinin hareketlerini
ve mimiklerini taklit eder. Bu dönemde görülen taklit ertelenmiş taklit olup,
daha sonraki süreçte bebeklerde gözlenir.
Yapılan araştırmalar çok küçük
bebeklerin bile anne babalarının yüz ifadelerini taklit edebildiğini
göstermektedir. Buna ek olarak geciktirilmiş taklide ilişkin Piaget‘ nin on
sekiz, yirmi dört aya kadar bebeklerin seçici olarak bilgi depolayamadığı ve
alıştırma olmaksızın bir eylemin tekrar edilemeyeceği yönündeki düşünceleri de
sorgulanmıştır.
Bebeklerin altı haftalıkken bile
geciktirilmiş taklide yönelik alıştırmalar yaptıkları bilinmektedir. Bu açıdan
bakıldığında Piaget’ nin öne sürdüğü bellekte tutma becerileri zaman süreci
açısından evre gelişiminden ziyade sürekli bir beceri gibi görünmektedir.
Piaget’ ye göre gelişim, kalıtım ve
çevrenin etkileşiminin bir sonucudur. Piaget, bilişsel gelişimi, biyolojik
ilkelerle açıklamıştır. Aşağıda Piaget’nin bilişsel gelişim kuramını anlamak
için kuramın dayandığı bilişsel yapılar açıklanmıştır.
Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı ile İlgili
Kavramlar
Şema
Şema, bireyin çevresindekileri
tanımak için zihninde oluşturduğu algı çerçevesi ya da örgütlenmiş davranış ya
da düşünce örüntüsü olarak da ifade edilir. Basit anlamıyla dünyayı ve
ilişkileri anlamada kullanılan bilgidir.
Organize olmuş davranış kalıpları
olan şemalar, aynı zamanda bebek için öğrenmeyi sağlayan araçlardır.
Şemalar çocuğun algı dayanağının
nitelik ve içerik açısından gelişmesine bağlı olarak değişir. Örneğin, üç
yaşındaki bir çocuğa oyuncak küpler verildiğinde, onları üst üste koyarak kule
yapar ya da yan yana dizerek farklı şekiller üretir.
Bebeklerin ellerine verilen nesneyi
ağızlarına götürdükleri gözlenir. Dolayısıyla aynı küpler bir bebeğin önüne
koyulacak olursa, bebeğin yapacağı hareket onlardan birini alıp ağzına götürme
olacaktır. Bunun nedeni, bebeklerin dünyayı keşfetme biçimlerinin emme ve ağız
yoluyla olmasıdır.
Örgütleme (Organizasyon)
Şemaların gelişimine rehberlik eden
ve bebeğin birbirinden farklı şemaları birleştirdiği ve kaynaştırdığı süreç
örgütlemedir. Örgütlemede, bebekler daha önceki şemalarını kullanırlar. Yeni
doğan ellerine bir nesne dokunduğunda onu görebilir ya da tutabilir. Buradaki
görme ya da tutma koordineli bir görme ya da tutma eylemi değildir. Ancak
koordinesiz olan birkaç yakalama ve emme etkinliğinden sonra bebek istediği
nesneyi yakalayıp emme davranışı gösterebilir. Böylece düzensiz etkinliklerden
organize etkinliklerine doğru bir ilerleme görülür
Uyum Sağlama (Adaptasyon)
Uyum, belli bir uyaran grubuna
organizmanın düzenli ve tutarlı tepkiler geliştirme yeterliliği olarak
tanımlanabilir. Piaget’e göre insanlar doğumdan itibaren çevrelerine uyum
sağlama sürecindedirler.
Uyum yaşam boyu devam etmektedir ve
kuşkusuz tüm canlılar için var olan bir özelliktir. Uyum sağlamanın, özümleme
ve uyma olarak iki alt işlevi bulunur. Özümleme ve uyma, şemaların oluşum ve
gelişimlerini açıklar.
Özümleme
İnsanların kendi dünyalarındaki
olayları anlamak için özellikle yeni tanıdığı bir nesneyi kendinde var olan
şema ile açıklamasıdır. Özümlemede bebekler ve çocuklar daha önceki şemalarını
kullanarak yeni deneyimlerini kendisinde var olan bilişsel yapılara
uydurmaktadır. Aşağıdaki örnek özümleme kavramını anlamamıza yardımcı
olacaktır.
'Aşıları için kendisine bir
merkezde iğne yapılan Defne, iğne yapılırken ağlamış sonrasında sakinleşmiştir.
Odaya sonradan giren başka bir hemşire tarafından yanağının okşanmasıyla tekrar
şiddetli bir ağlama davranışı göstermiş ve uzun uğraşlarla sakinleşmiştir. Bir
hemşirenin kendisine iğne yapmasından sonra hemşirelerin kötü olduğuna inanan
Defne, yanağının başka bir hemşire tarafından okşanmasını, canını yakmaya
yönelik bir davranış olarak yorumlamıştır.’
Uyum
Piaget’nin yeni fikir ve bilgilere
yer açabilmek amacı ile insanların hali hazırda bildiklerini değiştirmelerini
içeren öğrenme süreci için kullandığı terimdir. En genel anlamıyla uyum, yeni
duruma göre yeni bir şema oluşturmadır.
Öğrenme için hem özümlemeye hem de
uyumsamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Birey yeni bir duruma tepki vermek için
kendisinde var olan şemaları değiştirmesi gerektiğinde uyum ortaya çıkmaktadır.
Uyum
Piaget’nin kuramında uyum,
gelişimsel değişimin anahtarı niteliğindedir. Uyum yoluyla düşünceler
örgütlenir, beceriler gelişir ve stratejiler değişir.
Dengeleme
Özümleme ve uyumsama süreçlerinin
birbiriyle etkileşimleri sonucunda ortaya çıkan dinamik bir dengeye ulaşma
sürecidir. Dengeleme bir anlamda organizmanın bilişsel yapılarını dengede
tutmak için gösterdiği çaba olarak da nitelendirilebilir. Piaget’ e göre
insanlar sürekli dengeye ulaşmak çabasındadır.
Dengeleme süreci bireyin çevreye
uyumunu ve dolayısıyla dengeye ulaşmasını sağlamaktadır.Bununla birlikte denge
durağan değildir ve dengesizlik durumunda özümleme ve uymanın devreye
girmesiyle dengesizlik giderilmiş ve yeni bir denge durumu sağlanmış olur.
Bu bölümde duyu motor dönem geniş
olarak ele alınarak, kitabın geneli ilk çocukluğa değinmesi nedeniyle işlem
öncesi dönem kısaca açıklanacaktır.
Duyu- Motor Dönem (0-2 yaş)
Piaget bebekte düşüncenin fiziksel
eylemden ayrı var olamayacağını savunur ve doğumdan iki yaşına kadarki süreçte
düşünmenin duyu organlarını kullanarak eylemleri fiziksel olarak
sonuçlandırmanın bir sonucu olarak görür. Bu gelişimsel süreç duyu-motor dönem
olarak adlandırılır.
Piaget’ in ilk dönemi olan duyu-
motor dönemde bebeğin düşünceleri onun fiziksel aktivitelerine dayalıdır.
Örneğin, bebek biberonu tanıdığında ona bakar ve uzanır. Bu durum bebeğin çevresini
duyuları ve motor aktiviteleri ile algıladığını gösterir.
Piaget bilişin bu ünitesini
tanımlamada bilginin en temel birimi ve ilkel bir zihinsel yapı olarak
tanımladığı şema terimini kullanır Duyu ve hareket şeması terimini örnekleyecek
olursak; ‘emme’, ‘kavrama’ gibi refleksler, ‘bakma’, ‘duyma’ gibi duyu
hareketleri birer şema örneği olarak verilebilir.
Yenidoğanın dudağına dokunulduğunda
emmeye başlar, avucuna parmakla dokunulduğunda yakalar. Bu refleksler çocuğun
ilk bilişsel şemalarıdır.
Çocuk büyüdükçe deneyimleri de artar
ve böylece edindiği bilgileri daha karmaşık yollarla işleyebilir. Örneğin, ilk
üç ayda bebeğin gülümsemesi istemsiz kas hareketi iken, bu dönemin sonunda
amaçlı ve bilinçli gülme görülür.
Duyu- motor dönem doğumdan iki
yaşına kadar devam eder. Bebekler bu süreçte yeteneklerini organize eder,
duyularını ve algılarını koordine etmek için fiziksel hareketlerini
geliştirirler.
‘Dört aylık olan Elifnaz’ a ilk kez
gördüğü içi boncuklarla dolu bir çıngırak gösterilmiştir. Elifnaz henüz çok
kısa olan yaşamsal deneyimleri ile çıngırağı yakalamak için uzanmıştır. Uzanma
ve yakalama onun şimdiden belirli ölçülerde kazandığı duyu-hareket şemalarıdır.
Elifnaz sonradan çıngırağı gördüğünde uzanma ve yakalama şemalarını da
geliştirebilmek için farklı eylemlerde bulunur. Çıngırağı sallamaya ve vurmaya
başlar. Uzanma eylemi ile sonucu arasındaki ilişkiyi anlar ve bu ilişki hakkında
bilgi kazanmış olur. Bu deneyimlerin tamamı, bir sonraki evreye doğru aşamalı
bir şekilde ilerlemede zihinde temel görevi görür.’
Duyu- motor dönem doğumdan iki
yaşına kadar devam eder. Bebekler bu süreçte yeteneklerini organize eder,
duyularını ve algılarını koordine etmek için fiziksel hareketlerini
geliştirirler.
Piaget’ ye göre bebekler duyu-
motor eylemlerle ifadeye dönüşen bir zekâ türü ortaya koyarlar. Bu nedenle
Piaget bebeklikte bilişsel gelişimi duyu- motor dönemi olarak
nitelendirmektedir.
Bu dönemi Piaget bebeklerin her
aşamada biraz daha gelişerek, niteliksel bir değişim gösterdiği altı alt
aşamaya ayırmıştır.
• Refleksler aşaması (0-1 Ay)
• İlk Alışkanlıklar ve Birinci
Döngüsel Tepkiler Aşaması (1-4 Ay)
• İkinci Döngüsel Tepkiler Aşaması
(4-8 Ay)
• İkinci Döngüsel Tepkiler ve Amaca
Yönelik Davranışlar (8-12 Ay)
• Üçüncü Döngüsel Tepkiler, Yenilik
ve Merak Aşaması (12-18 Ay)
• Zihinsel Kombinasyonlar ve
Problem Çözme Aşaması (18-24 Ay)
1-Refleksler Aşaması (0-1 Ay)
Doğumdan birinci aya kadar bebeğin
reflekslerini kullandığı, bilişsel ve davranışsal olarak daha kısıtlı bir
aşamadır. Bebek bu süreçte refleksleri yardımıyla dünyaya uyum sağlamaya
çalışır. Refleksler zaman içerisinde daha da özelleşir ve organize olur.
Emme refleksi çok güçlüdür ve bebek
beslenebilmek için bu refleksi çevreye adapte eder. Örneğin yeni doğmuş bir
bebek annenin sütünü alabilmek ya da biberondan beslenebilmek için emme
refleksini adapte eder.
İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması (1-4 ay)
İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması (1-4 ay)
Birinci ve dördüncü aylar,
duyu-motor dönemin ikinci alt aşaması olan birinci döngüsel tepkileri
içermektedir.
Döngüsellik, bebeğin bedenini
kullanarak tesadüfen ürettiği ve haz aldığı bir eylemi tekrarlamasından
kaynaklanır. Bebek çeşitli hareketlerinden memnun kalırsa hareketi tekrarlar.
Örneğin, ellerini ve ayaklarını
sallayarak yaptığı hareketin heyecan verici duyumlarını fark eden bir bebek bu
hareketi yapmaya devam eder.
‘Üç aylık Deniz refleksif olarak saçını tuttu
ve çekti. Bu eylem onun yeterince ilgisini çekmiş olacak ki saçını çekmeye
devam etti. Bu eylem onun canını yakmaya başladığında annesi saçını tutan elini
gevşetip müdahale etti.’ Bu alt aşamada, bebeklerin henüz neyin neden olduğu
ile ilgili bir çıkarsamaları yoktur. Eylemler ve bu eylemleri oluşturan
duyumsamalarla birlikte meydana gelmektedir.
İkinci döngüsel tepkiler aşaması (4-8 ay):
Bebeklerin bilişsel gelişiminin
üçüncü alt aşamasını dört ile sekizinci aylar arasında ikinci döngüsel tepkiler
oluşturmaktadır. Bu aşamadaki döngüsellik daha çok nesne merkezlidir ve
herhangi bir objeye odaklanabilir.
Bir bebeğin eline geçirdiği
nesneleri sürekli birbirine vurması da bu alt aşamada en sık gözlenen döngüsel
tepkilerden biridir.
Bebek; oyuncakları, kıyafetleri
anne ya da babasından herhangi birini içeren eylemleri tekrar eder.
‘Dört buçuk aylık Kerem yattığı yerden
yatağının üzerinde asılı olan mobile uzanarak mobil parçalarının birbirine
çarptığını görmüş ve çıkan ses ilgisini çekmiştir. Bu çarpma ve ses çıkarma
durumundan hoşnut olan Kerem, bu hareketi sesi duymak için sürekli
tekrarlamıştır.’
İkinci döngüsel tepkilerin koordinasyonu ve amaca yönelik
davranışlar (8-12 ay)
Bebeğin bilişsel gelişim sürecinde
sekiz ile on ikinci aylar arasında önemli değişiklikler kaydedilmektedir. Bu
aşamada bebek daha önce yapmadığı bir tür eylem geliştirir. Bu da ikincil
döngüsel tepkilerin koordinasyonudur.
Daha önceden edindiği birçok şemayı
birleştirir ve daha da önemlisi bebek ilk kez belirli eylemlerin belirli
sonuçları olduğunu anlayabilir. Davranışları bir amaca yöneliktir.
Sekizinci aydan sonra bebekler
problemleri çözme konusunda neden sonuç ilişkisini açıkça anladığını gösterecek
eylemlerde bulunur. Örneğin oyuncağı bir battaniyenin altına gizlenmiş sekiz,
on iki ay arasındaki bir bebek oyuncağının halen var olduğunu bilir ve
battaniyeyi çekip oyuncağa ulaşmak için çaba gösterir.
Ancak oyuncak, battaniyenin
altından alınıp yastığın arkasına konulduğunda bebek oyuncağını ilk saklanan
battaniyenin altında arayacaktır. Bu durum Piaget’ in bilişsel gelişim
dönemleri içinde bebeğin en önemli başarılarından biri olarak görülen nesne
devamlılığı kavramının ilk ve gelişmekte olan kısmını göstermektedir.
On iki ve on sekizinci aylar arası,
giderek artan yeni eylemlerin ve deneyimlerin arttığı bir alt aşamadır.
Bu aşamada yürüme davranışının
kazanılması, araştırma özgürlüğü yaratır ve bebeğe amaca ulaşmada yeni
stratejiler deneme imkanı sunar. Bebek işe yaramayan eski yöntemlerini daha
aktif bir şekilde deneme yanılma yoluyla bulduğu yeni şeylerle değiştirir. Yeni
araçlar keşfetme arzusu duyar. Bebek ilk defa yenilikle bu denli
ilgilenmektedir.
Üçüncü döngüsel tepkiler, yenilik, merak aşaması (12-18
ay):
‘On altı aylık Deniz, annesi odadan
çıktıktan sonra annesinin ardından kapıya doğru adımlayarak bir müddet durup
kapıya baktı. Kapalı olan kapıya doğru birkaç adım attı ve kapıyı elleriyle
ittiğinde aynı anda yere düşüp oturdu. Deniz doğruldu ve tekrar kapıya doğru
ellerini uzatıp kapıyı ittiğinde kapının açıldığını öğrendi ve kapıyı iterek
açtı. Kapının arkasına geçip iterek kapının kapanışını izledi.’
Bu örnekte, nedensel düşünme
konusunda ilerleme olduğu görülmektedir. Ayrıca bu aşamada nesne devamlılığı
konusunda da belirli ilerlemeler yaşanmaktadır. Ancak eylem ve sonuçlarını ayırt
etmede giderek daha da becerikli hale gelen bebekte, yine de bu konularda hala
karmaşa yaşayabilmektedir.
Zihinsel kombinasyonlar ve problem çözme aşaması (18-24
ay):
Altıncı ve son duyu-motor dönem
alt aşamasında çocuklar zihinsel imgeleri kullanma yoluna giderler. Bu aşamada
çocuk eyleme geçmeden önce problemi inceler ve deneme yanılma ile daha az
uğraşır.
Probleme çözüm bulduğu sürece
zihinsel kombinasyonlar yapabilir. Örneğin bir çocuk, annesinin çekmecesine
kilitlediği nesneyi kilidi nasıl açtığını gözlemledikten sonra çekmece kilidini
açıp nesneyi alabilir.
Yetişkin davranışlarını gözlemleyen
çocuk birkaç gün önce gördüğü bir davranışı bile birkaç gün sonra taklit
edebilir. Bu ertelenmiş taklittir. Bebeklik dönemi bilişsel yeteneklerinin
anlatıldığı kısım içerisinde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
On sekiz ve yirmi dördüncü aylarda
nesne devamlılığı tam anlamıyla gelişir. Nesne devamlılığı, nesnenin
görülmemesine karşın halen devam edip var olduğunu anlama olarak
tanımlanabilir.
Nesnenin halen var olduğunun
hatırlanması aynı zamanda kısa süreli belleğin çalıştığını ve belleğin gözlenen
bir gerçeklik olmasa da bilginin var olduğuna dayanarak ortaya konduğunu
gösterir.
Bu dönemde bebekler saklanmış bir
nesnenin bütün olası saklama yerlerini araştırır, hatta oyuncağı ve ya herhangi
bir nesneyi kendisi saklayarak karşılık verir.
Nesne sürekliliğinin aşamalı
olarak gelişmesi zihinsel akıl yürütmenin başlamasına ve gelişmesine de eşlik
eder.
Bebekler bir nesnenin ve kişinin
ayrı ve değişik özellikleri olduğunu fark eder ve çevreleriyle başarılı bir
şekilde etkileşime girme becerilerini arttıran ifade edici dil becerilerinin de
gelişmesi diğer tüm kazanımlara eşlik eder.
Her ne kadar son gelinen aşamaya
kadar bebeklerin bilişsel gelişimlerinde pek çok ilerleme kaydedilmiş olsa da
düşüncede henüz bazı sınırlılıklar olduğu bir gerçektir. Bu özelliklerden bir
tanesi benmerkezcilik (egosantrizm), bu dönemde devam etmektedir.
Çocuklar tek yönlü bir bakış
açısına sahiptir ve başka bakış açılarının da olabileceğini anlayamamaktadır.
Bazı uzmanlar çocuklardaki benmerkezciliği tüm dünyayı kendilerinin bir parçası
olarak gördüklerini ileri sürerek ifade eder.
Gelişim bilimcileri Yirmiya &
Shulman (1996), çocuğun benmerkezciliği ile zihin kuramı arasında korelasyon
ilişkisi olduğunu ortaya koyan çalışmalar yapmışlardır Çocuk düşüncede de
egosantriktir. Kendisine yöneltilen birçok sorunun cevabı onunla ilgilidir ve
dünyadaki birçok şey onun için vardır.
Piaget (1952) işlem öncesi düşünce
olarak adlandırdığı okul öncesi dönem çocuklarının düşüncelerinin oldukça
detaylı bir tanımlamasını yapmıştır. Bu kısımda sadece Piaget’nin hızlı zihinsel
gelişimle nitelendirdiği işlem öncesi dönem alt aşamalarından biri olan
sembolik fonksiyon üzerinde durulmuş ve bebeklikten ilk çocukluğa geçişte
çocukların düşünme biçimlerinde ne gibi farklılıklar ve değişiklikler olduğu
özetlenmiştir.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş)
Benmerkezciliğin uzantısı olarak
çocukların oyunları da paraleldir, tek başlarına oynarlar ve çocuklar oyunda
monolog özelliği de gösterirler.
İşlem öncesi dönemin bu basamağında
dünyayı zihinsel olarak ifade etmede sembolik düşünce yeteneği hâkimdir.
Piaget’ e göre okul öncesi yıllardaki en önemli ilerlemelerden biri sembolik
düşüncenin edinimidir.
Sembolik düşünce mevcut olmayan
şeylerin yerine sembollerin kullanıldığı bir düşünce biçimidir. Dil sembolik
düşünceye güzel bir örnektir.
Üç yaşındaki Yağmur babasının
telefonunu alarak anneannesini arıyormuş gibi yapar. Bir süre anneanneyle
karşılıklı konuşuyormuş gibi davranır ve telefonu kapatarak farklı bir nesneyi
oyununa katar. Yeni oyunda boş bir su kabı vardır. Bu kaptan süt içiyormuş gibi
yapar ve bittiğinde mutfağa gidip boş kapta süt olduğunu ve onu kendisinin içip
bitirdiğini annesine anlatmak için ‘bitti’ der.
Bu dönemde animizm ile canlılara
cansız gibi davranma görülmektedir. Aninizm, cansız nesnelere canlılık
özellikleri yükleme özelliği görülür. Örneğin, bir çocuk oyuncak bebekle
canlıymış gibi konuşur.
Bu özelliğin bir uzantısı olarak çocuklarda
canlılara cansız gibi davranma özelliği çocuğun oyuncak köpeğine nasıl
davranıyorsa gerçek köpeğe de öyle davranması şeklinde gözlenir. Hayvanların
canlı olduklarını ve canlarının acıyabileceğini düşünemez.
Bunların yanında çocuk, bir nesneye
baktığında bir özelliği algılayabilir, diğer özellikler çocuğun dikkatini
çekmez.
Bu dönemde görülen bu özellik, odaklaşma
olarak ifade edilir. Örneğin, önüne konulmuş olan nesneleri sadece uzun kısa
diye tek özelliğine göre ayırır.
Bu dönemde çocuklarda tek yönlü mantık yürütme
ve özelden özele akıl yürütme görülmektedir. Çocuklar tümdengelim ve tümevarım
kullanamazlar. Sadece genele dokunmadan özelden özele akıl yürütmeyi
kullanırlar.
Örneğin, her gün kahvaltıda yumurta yiyen bir
çocuk, yumurta olmadığı zaman kahvaltı yapmadığını söyler.
Bebeklerin bilişsel gelişimlerine
ilişkin en iyi bilinen tanımlama İsviçreli biyolog Jean Piaget (1952)
tarafından yapılmıştır. Piaget biyoloji eğitimi almış ve psikolojiye
kazandırdığı terimlerin çoğunu doğrudan biyolojiden aktarmıştır.
Jean Piaget ilk kavram gelişimini inceleme
yolunu açmıştır ve onun bebeklikteki nesne kavramı konusundaki yaptığı
çalışmaları da daha sonraki dönemlerde gerçekleşen araştırmalara temel
oluşturmuştur.
Piaget’nin Bebeklik ve İlk Çocukluk Dönemi Bilişsel
Gelişime İlişkin Görüşleri
Jean Piaget çalışmalarını yürütürken üç
çocuğunu son derece dikkatli bir şekilde gözlemlemiş ve büyük çocukların
küçüklere göre çevreleri, soruları vb. daha farklı algıladıklarını, çocukların
içinde yaşadıkları dünyayı öğrenmelerinde pasif değil aktif olduklarını ifade
etmiştir.
Jean Piaget’e göre bebeklerin
düşünme tarzları yetişkinlerin içsel ve yansıtıcı düşünsel süreçlerinden
oldukça farklıdır. Bebekler yetişkinlerde olan tasarlama, çıkarımda bulunma,
analiz etme, hayal kurma becerilerine karşın sadece eylemde bulunurlar.
Bilinçli etkinlikler, bir bebeğin
hangi davranışların ne tür tepkilere neden olabileceğini öğrendiğinde
başlamaktadır.
Dokuz aylık olan Can herhangi bir başka neden
yokken annesinin sesini duyduğunda ağlamaya başlamaktadır. Annesi onu kucağına
aldığında ağlama davranışı yok olmaktadır. Can, önceki deneyimlerinden ağlama
davranışına genel tepkinin annesinin onu kucağına alıp sarılması olduğunu
öğrenmiştir. Bu durum Can’ın sebep- sonuç ile ilgili ilk deneyimlerinden birini
oluşturur.
Jean Piaget’ e göre gelişim,
öğrenmeden önce gelmektedir ve bilişsel beceriler için gelişimsel sıra
çoğunlukla değişmemektedir. Bilişsel gelişim insanlara soyut ve somut olarak
nedenleri öğrenmelerini, mantıklı düşünmelerini, etrafındakilerle ilgili
bilgileri örgütlemeyi sağlamaktadır. Bu da bilişsel gelişim sürecinin,
bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin çevreyi, dünyayı anlama, düşünme
yollarının daha kompleks ve etkili hale gelme süreci olduğunu gösterir.
Jean Piaget bebeklikten ilk
çocukluk yıllarına geçişi hızlı bir zihinsel gelişimle nitelendirmektedir.
Bu dönemde çocuğun kendi bakış açısı
ile dünyayı algıladığına ve düşünce süreçlerinin genellikle somut olduğuna
dikkat çekmektedir.
Piaget ilk çocukluk yıllarında
mevcut olmayan bir nesneyi veya kişiyi temsil etmede sözcük, sembol ve varlığın
zihinsel olarak ifade etme yeteneğinin geliştiğini ve çocuğun bu semboller
yardımıyla yalnızca yakın çevresiyle değil, geçmiş olaylarla da ilgilendiğini
belirterek sembolik düşüncenin önemi üzerinde durmaktadır.
Piaget’ nin duyu- motor gelişim
döneminde bebeklerin davranışlarındaki değişiklikler ve bilişsel süreçlerine
ilişkin açıklamalar oldukça kabul görmüştür. Yıllar içerisinde kuram, defalarca
farklı araştırmacılar tarafından test edilmiş ve önemli sayıda bilim insanı,
becerilerin Piaget’ nin belirlediği sıra ile kazanıldığını gözlemlemiştir.
Ancak bazı gelişim psikologları Piaget’ i
geliştirdiği açıklamalar, test yöntemi ve elde ettiği sonuçlar açısından
sorgulamışlardır. Bu araştırmacılar bebeklerin, Piaget’ nin açıkladığı
yeteneklerden daha fazlasına sahip olduğunu düşünmüşlerdir.
Piaget’nin Duyu-Motor Gelişim Dönemine İlişkin Çok Yönlü
Bakış Açısı ile Eleştirisi
Piaget’ nin kuramında açıkladığı
nesne devamlılığına ilişkin görüşleri ve nesne devamlılığı kavramını test etme
yöntemi ile ilgili farklı bakış açıları bulunmaktadır.
Bazı araştırmacılar bebeklerin nesneleri
saklandığı yerde aramamalarını, nesne devamlılığı ile değil bellek sürelerinin
yetersiz olmasıyla ilişkilendirmiştir.
Nesne devamlılığını, bebeklerin Piaget’ nin
kuramında yer alan yaş aralıklarından daha önce kazandığına ilişkin
araştırmalar da yapılmış ve bu doğrultuda Piaget, yaptığı gözlemler ve az
sayıda örneklemle doğal ortamlarda yaptığı çalışmaların sınırlılıkları
açısından eleştirilmiştir.
Piaget’nin ilk çocukluk yıllarında
çocukların zihinsel süreçlerine dair düşünceleri değerlendirildiğinde, tüm
kültürlerden çocukların, işlem öncesi düşüncenin temel özelliklerini
gösterdiği; bununla beraber bir kültürel gruptan diğerine Piaget’nin
geliştirdiği belirli ödevlerdeki performanslarda küçük farklılıklar bulunduğu
bilinmektedir.
Ayrıca Piaget’nin okul öncesi dönem
çocuklarının zihinsel yeteneklerini hafife aldığı yönünde bazı araştırma
bulguları da mevcuttur.
Bilişsel yeteneklerin gelişim
hızına yönelik yapılan eleştirilere rağmen Piaget’ nin bilişsel becerilerin
nasıl ve hangi sırada ortaya çıktığına ilişkin açıklamaları bebeklerdeki
bilişsel gelişime ilişkin yapılmış en yetkin açıklama olarak hala geçerliliğini
korumaktadır.
Piaget’ nin çalışmaları diğer
gelişim teorisyenlerinin de çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Jerome
Bruner bunlardan bir tanesidir.
Son dönemde yapılan çalışmalarla,
Piaget’ in duyu- motor dönemle ilgili düşüncelerini öğrenme ve düşünmeyle
alakalı insan gelişiminin ilerleyen yıllarına da genellemek mümkün
olabilmektedir.
Duyuları harekete geçiren motor
hareketlerin, entelektüel gelişim sürecinde önemli bir rol oynadığı
düşünülmekte ve öğrenme sürecinde nörolojik gelişimi uyararak bilişsel
fonksiyonları geliştirdiği bilinmektedir.
Nörobilim alanında yapılan
araştırmalardan elde edilen son bulgulara göre de öğrenme için; dokunma,
hareket ve jestlerin önemli olduğu ortaya konmaktadır.
Piaget’nin Duyu-Motor Gelişim
Dönemine İlişkin Çok Yönlü Bakış Açısı ile Eleştirisi
Psikolog ve Rus bilim adamı olan Lev Vygotsky
(1896- 1934) en göze çarpan sosyo-kültürel kuramcılardan birisidir. Çalışmaları
eğitim alanında oldukça ilgi gören Lev Vygotsky’ nin yaşam öyküsü de oldukça
ilginçtir.
Eski Sovyetler Birliği’nde yetişen yazarın en
önemli çalışmaları, on yıllık bir süre içinde yazılmıştır.
Vygotsky, otuz sekiz yaşında tüberkülozdan
yaşamını yitirmiş ve bilim adamının eserleri, uzun bir süre Sovyet Hükümeti
tarafından baskı altında tutulmuştur.
Vygotsky’e Göre (Sosyo-Kültürel Kuramı)
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde
Bilişsel Gelişim
Bu süre, 1960’ların başına kadar
sürmüş yazarın eserlerinin İngilizce çevirisi yapılamamıştır. Oysa Lev Vygotsky
yakın tarihte ortaya konan fikirleri ile çocuk gelişimi üzerinde iz bırakmış ve
önemli etkiler yaratmıştır.
Pek çok alanda Piaget ile görüşleri paralellik
gösteren Vygotsky eylemler aracılığıyla bebeklerin bilgi yapılandırdığını ileri
sürmektedir.
Vygotsky, Piaget’nin öngördüğü
üzere bebeklerin ve çocukların bir takım zihinsel süreçlerden geçtiğini kabul
etmektedir. Ancak onun kuramının Piaget’ninkinden temel bir farkı vardır;
Vygotsky; dil, sosyal etkileşim, toplum ve kültür gibi dış etkilere bilişsel
gelişim içerisinde daha çok önem vermektedir.
Vygotsky yaşamın ilk yıllarında
bebeklerin birbirinden farklı ve bağımsız iki zihinsel etkinlikle
ilgilendiklerini ifade etmektedir. Bunlardan ilki sözel olmayan düşünmedir.
Bu düşünce, bebeklerin dili kullanmadan obje,
nesne ve olayları gözlemledikleri erken zihinsel aktivitenin bir formudur.
Örneğin bebeğin çıngırağını sallayarak yere vurması ve dikkatini çıngıraktan
çıkan sese vermesi gibi…
İkinci zihinsel etkinlik, bebeklerin kelime
veya kalıpların anlamlarını tam olarak düşünmeden çıkarttıkları bir erken dönem
dil formu olan kavramsal olmayan konuşmadır. Bebeklerin agulaması ya da bir
çocuğun ezbere bir şarkı okuması bu duruma örnek olarak verilebilir.
Vygotsky’ e göre dil ve düşünce başlangıçta
ayrı süreçlerdir. Zihinsel gelişim dil ve düşüncenin birlikte devreye girmesini
gerektirir.
Vygotsky, bilişsel gelişimin, ebeveynlerin,
öğretmenlerin ve yetişkinler dâhil olmak üzere daha becerikli ve uzmanlaşmış
insanların çocuklarla kurdukları etkileşim sonucu geliştiğini ileri sürmüştür.
Vygotsky’ye göre, yetişkinin,
çocuğun bilgiyi içselleştirmesine ve bilgiyi kazanmasına destek olabilmesi için
iki önemli nokta bulunur.
Bu noktalardan biri, çocuğun
herhangi bir yetişkinin desteği olmaksızın, bağımsız olarak kendi kendine
sağlayabileceği gelişim düzeyini belirlemektir.
Diğeri ise; bir yetişkinin
rehberliğinde çalıştığında gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyini
belirlemektedir. Bu ikisi arasındaki fark, çocuğun “gelişmeye açık alan”ı
olarak ifade edilir.
Çocuğun yakınsal (yakınsak) gelişim
alanının etkili olarak kullanılmasında öğretmen, diğer yetişkinler ve diğer
çocuklar, önemli katkılarda bulunurlar.
Jerome Bruner(1966) özellikle algı
ve düşünce üzerine çalışmış bir psikologtur. Piaget ve Vygotsky’den büyük
ölçüde etkilenmiş ve bilişsel gelişim kavramını evrensel bir bakış açısıyla
incelemiştir.
Bruner, bilişsel gelişim için sistemli bir
öğretici-öğrenici etkileşimin gerekli olduğunu vurgulamış ve öğrenme sürecinde
anne, baba, eğitimci ve toplumun diğer üyelerinin desteğinin gerekliliğini
belirtmiştir.
Bruner, bilişsel gelişimi eylemsel,
imgesel ve sembolik evre olmak üzere üç evreye ayırarak incelemiştir. Bu bölümde
bebeklerin bilişsel gelişimlerine ilişkin Piaget’nin de duyu-motor dönemine
karşılık gelen eylemsel evre incelenecektir.
Bruner’e Göre Bebeklik ve İlk Çocukluk
Dönemi Bilişsel Gelişim
Eylemsel evre
Doğumdan başlayarak bir buçuk yaşına kadar
geçen süreyi kapsamaktadır. Bilişsel gelişimde ilk aşama eylemsel dönemdir.
Çocuk, bu dönemde çevreyi eylemlerle anlar;
nesnelerle doğrudan ilişki kurar ve nesnelerin anlamı çocukların onlarla ne
yaptığına bağlıdır, çevresindeki nesnelerle ilgili yaşantıyı onlara dokunarak,
vurarak, ısırarak, hareket ettirerek kazanır.
Onlar için nesneler bazı eylemler
yaptıkları şeylerdir. Örneğin, kaşık yemek yediği; bisiklet, bindiği birer
nesnedir. Çocuk yaparak ve deneyerek öğrendiği için bu evreye eylemlerle temsil
evresi de denilebilir. Bu evrede çocuklar, onların gösterdiği eylemler ile
çevreyi tanımaya çalışırlar. Bunun yanında yetişkinler de bu eylemler
çerçevesinde, onlarla iletişime girerler. Bu evrede tepkiler uyarıcıdan
bağımsız değildir.
Kaynaklar
Yıldız Bıçakçı, M. (Editör),
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0-36 Ay) Gelişim, Duyuların Gelişimi ve
Desteklenmesi, Eğiten Kitap, Ankara, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder