Çocuk gelişimi, birey doğumda ve ergenliğin sona ermesi arasında meydana gelen biyolojik, psikolojik ve duygusal değişimleri gerektirir, çünkü birey bağımlılıktan artan özerkliğe geçmeye başlar. Tahmin edilebilir bir sıraya sahip, ancak her çocuk için benzersiz bir kursa sahip olan sürekli bir süreçtir.

18 Temmuz 2019 Perşembe

Çocuk Gelişim UzmanıTarafından Yazıldı. İçinde , , , , , , , , , , , , , , konuları yer almaktadır. | Temmuz 18, 2019 Yorum Yok





DİL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
Bebeklerin çevrelerini keşfettikleri ve yeni deneyimler aradıkları algısal ve bilişsel ilerlemeler, dil gibi muhteşem bir sistemin zeminini oluşturmaktadır. En şaşırtıcı insan fenomenlerinden birisi şüphesiz dil gelişimidir.

 Bebekler dili kullanmaya beklenmediği kadar erken başlayabilirler. İlk birkaç günde bile iletişim kurmaya çalışır, anne babalarının anlayacağı mesajlar gönderirler ve hareketleriyle yetişkinlerin niyetlerini anladıklarını belli edebilirler.

Peki bebekler bu becerileri kazanırken nasıl bir ilerleme kaydederler?

 Bu soruya cevap vermek için bu bölümde, dil gelişimi ile ilgili kavramlara yer verilerek dil gelişim aşamaları ve bebeklik dönemi dil gelişiminde önde gelen kuramlar incelenecektir.
İletişimi ve toplumsallaşmayı sağlayan en önemli araçlardan birisi dildir. Dilin iletişim amaçlı kullanımı yaşamın ilk yıllarından itibaren gelişmekte, gelişim sürecinde de oldukça önem kazanmaktadır.
Dil, aslında oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Sonsuz bir üretkenliği ve belirli kuralları vardır. Dilin kullanımı üç biçimde görülür. Bunlar jest dili, alıcı dil ve ifade edici dildir.

Jest dili

‘Sekiz aylık bebek annesinin elinde gördüğü boş meyve suyu kutusuna uzanıyor, ellerini açıp kapatıyor ve sesler çıkarıyor. Annesi bebeğinin ısrarlı ses ve jestlerinin kutuyu elde etmek için olduğunu biliyor. Kutuyu bebeğe verdiğinde bebeğin ses ve mimiklerinin değiştiğini gözlemliyor.’
Bebekler yaklaşık olarak sekizinci ve dokuzuncu aylarda birçok kültürde, diğerlerinden görerek nesnelere doğru işaret etmeyi öğrenecektir. Dilin bebek tarafından hareketler veya yüz mimikleriyle ifade biçimi olan jest dili, farklı kültürlerde farklı şekillerde de ortaya çıkabilmektedir.
Dil Gelişimi İle İlgili Kavramlar



 Alıcı dil
 Birçok dilbilimci bebeklerdeki dili anlama yeteneği olarak tanımlanan alıcı dil yeteneğinin ifade etme becerilerinden çok daha önce kazanıldığını düşünür. Hemen hemen her yaşta anlama becerisi, sözcük üretiminden önce gerçekleşir.
Bebeklerin elli kelime anladıkları on üç ay ile elli kelime ifade edebildikleri on sekiz ay arasında beş aylık bir zaman farkı vardır.

 Bebekler dili çok erken dönemlerde anlayabilir ama motor becerileri, hatırlama ve geri çağırma kapasiteleri henüz hazır olmadığı için ifade edemeyebilirler.
Bazı anneler henüz hamileyken anne karnındaki fetüsle konuşmalar yapabilmektedir. Erken aylarda anne-babaların bebekle yapacağı bu tür konuşmalar olumlu sonuçlar veren alıştırmalar olarak görülür.

İfade Edici Dil
 Dilin sözel ifadeler şekline dönüşmesidir. Konuşma algısının oluşması temelde doğumda var olan dili diğer seslerden farklı olarak algılama ve işlemden geçirme sürecidir. İfade edici dil gelişimi bebek yaklaşık olarak bir yaşına geldiğinde başlar ve artarak devam eder.
 Bebeklik dönemi dil gelişiminde, kullanılan kavramlar arasında telegrafik konuşma, aşırı genelleme, aşırı kısıtlama, gibi kavramlar da yer almaktadır.

 Telegrafik konuşma
 Yaklaşık iki yaş civarındaki çocuklar sadece iki kelimelik yapılar kullanarak nesne ya da olaylar ile ilgili yorum yaparlar. Çocukta telegrafik konuşma olarak adlandırılan bu yapıda çocuk, cümlenin halen anlamını koruyan en yalın halini sunmaktadır.
 ‘Top oynayan İrem, masanın altına giren topu almak için uzanıp başaramadığında, abisine döndü ve ‘top gitti’ dedi. İrem bu cümleyi ‘top masanın altına yuvarlandı’ anlamında kullandı. Yalnızca mesajı için gerekli olan kelimeleri seçmişti ve yer bildiren kavramlar gibi daha az önemli kelimeleri atlamıştı.’

Aşırı Genelleme
Bebekler konuşmaya ilk geçiş aşamasında genellikle iki tür hatayı sık olarak yaparlar. Bunlardan ilki aşırı genellemedir. Bebek belki de sınırlı sözcük kapasitesi nedeniyle bir kelimeyi olduğundan çok daha fazla anlamı belirtmek ya da betimlemek için kullanır. Örneğin; her gördüğü erkeğe ‘baba’ diyebilir ya da ‘araba’ sözcüğünü sadece araba için değil minibüs, kamyon ve otobüs için de kullanabilir.

Aşırı kısıtlama
Konuşmaya geçiş aşamasındaki ikinci yaygın hata, aşırı kısıtlamadır. Çocuk bu aşamada kelimeye yetişkinin yüklediğinden daha dar bir anlam yüklemektedir. Bu yönüyle aşırı genelleştirmenin tersi olarak kabul edilebilir.
‘İki yaşındaki İpek ‘ayakkabı’ kelimesini sadece kendi pembe ayakkabıları için kullanmaktadır. Annesinin onu parka götürmesini istediği zamanlar ayakkabılarını alıp kapıya yürümekte ve beklemektedir.’
Bu yaşlarda görülen egosantrizm (benmerkezci düşünce) aşırı kısıtlamanın nedenlerinden birisi olarak görülebilir. Yukarıdaki örnekte İpek, ayakkabılarını almanın annesinin onu parka götürebilecek güçte bir etkiye sahip olduğuna inanmaktadır.

 Bebekler için iletişim, bebeğin mesajlarını diğerlerine iletmek için kullandığı davranışlarla başlamaktadır. Jestler, sesler, ağlamalar bu davranışlara birer örnektir. Ayrıca jest ve seslerin, ağlamanın, erken dönemde kişisel bir tür iletişim yöntemi olduğu yönünde bulgular mevcuttur.
Bebeklerde bu davranışların bütünü üretken iletişim olarak kabul edilmektedir.

Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde İletişim ve Dil Gelişim Aşamaları


Çocuklar üzerinde yapılan dil gelişimi çalışmaları sonunda, özellikle konuşmayı öğrenmenin ilk dönemlerinde dünya çocuklarının genel olarak temelde aynı gramer kurallarını kullandıkları görülmüştür.
Dilin gelişimi çocuktan çocuğa farklılık gösterse de dil gelişim süreci evrensel olarak açıklanır.
Yenidoğan dönemi - Ağlama (0-6 Hafta)

 Bebekler doğumdan sonraki ilk iki hafta sırasında ağlama dışında çok az ses üretirler ve ağlama davranışı bebekler için ilk ve en eski üretken iletişim örneklerinden birisidir.
Bebeklerin farklı duygularda özel ihtiyaçlarını ifade etme sırasında ağlamalarının akustik özelliklerini değiştirip değiştirmediği tartışmalı bir konudur.
Yapılmış çalışmalarda bebeğin ağlamasının ses perdesi, uzunluğu ve aradaki durakların sayısıyla, duygularının boyutunu ifade ettiği görülmüştür.
'Bir anne henüz bir aylık olan bebeğinin iki farklı şekilde ağladığını belirtmektedir. Annenin tanımladığı ilk ağlama uzun ve duraklamaları az; şiddeti yüksek olandır. Anneye göre bu, bebeğinin acıktığına işarettir. Anne bu durumda bebeği kucağına alır ve besler. Diğer ağlama ise kısa ve duraklamalıdır. Anne bebeğin genellikle altı ıslandığında ya da herhangi bir rahatsızlık hissettiğinde bu şekilde ağladığını belirtir. Anne, bebeğinin ağlama sesinden ve şeklinden gereksinimlerini ayırt edebildiğini ifade etmektedir.'
Ağlama, bireye ve kültüre göre farklılık göstermektedir. Mizaç, aile koşulları ve etnik gruplar farklı ağlama davranışlarını doğurur.
 Burada anne babaların bebeklerin ağlamalarına verdikleri cevap da önem taşımaktadır. Bazı anne babalar bebekleri ile oynamaya ve konuşmaya başlarken bazıları sarılmayı ya da bebeği beslemeyi tercih edebilmektedir.
 Ağlayan bir bebeğe nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili farklı kültürlerde ve ailelerde değişik uygulamalar olsa da ağlama, bebek için bir iletişim şekli olarak görülmektedir ve bebeklerin iletişimsel yetkinliklerini de artırmaktadır.

 Gığıldama dönemi (6 Hafta- 3 Ay)
  İlk bir kaç ay içerisinde bebekler sesler çıkararak ve bazı jestler yoluyla iletişim kurarlar. Bebek bu sürede sesli harfler üretmekte bir yandan da diğerlerinden görerek nesnelere doğru işaret etmeyi öğrenmektedir.
Sesli harfler fiziksel olarak daha az motor kontrol gerektiği için çıkarılması kolay seslerdir. Ancak bebek ünsüz sesler de üretir ve ikinci aydan itibaren bu ünlü ve ünsüz sesleri kullanarak bazı birleşimler ve aah, ooo gibi uzatmalar yapmaya başlar. Çıkarılan bu sesler ağır işit- me kayıplı bir bebekte bile bulunabilir. Ünlü ses çıkışı ve gığıldamanın doğuştan gelen bir eylem olduğu bilinmektedir. Bebeklerin istek ve düşüncelerini iletmek için kullandığı sesler onun yaşam alanında sürekli duyduğu ve aşinalık kazandığı sesler olabilir. Şehrin kırsal kesiminde hayvancılıkla uğraşan bir ailenin iki buçuk aylık bebeği, an- nesinin her sabah ahıra gittiği saatlerde inek seslerini duyar ve ardından ‘mööö’ sesi çıkarmaya başlar. Akşamları ise koyunları içeri kapatmaya çalışan babasının sesini ve koyun seslerini çıkarmaya çalışır. Görülüyor ki bebekler ilk bir kaç ayda bile insanların konuşmasını dinliyor ve konuş- maya benzer sesler üretebiliyorlar. Yetişkinlerin ve anne-babaların bu sürece yardım etmeleri bazen zor olabilir, fakat duyarlı olmaları bebeklerin erken dönem dil gelişimine katkı sağlamaktadır.

 Mırıldanma dönemi (Babbling) (4-6 Ay)
Bebeğin dil üzerindeki kontrolünün artması ile dili yuvarlama becerisi görülür. Bu beceri, bebeğin “ba-ba-ba”, “de-de-de”, “ma-ma-ma” gibi ünlü-ünsüz birliklerini tekrar etmesini ve bu birleşimleri tekrar tekrar yaparak yetişkinlerin tonlama, ritm ve vurgulama örüntülerini kullanmaya başlamasını sağlar.Birçok psikodilbilimci, bu tür mırıldanmaların ve tekrarların, bir iletişim çabası olmaktan ziyade bebeğin sesle oyun oynaması olduğuna inanır. Bilişsel gelişimin anlatıldığı bölümde birinci döngüsel tepkiler aşaması düşü- nüldüğünde bebek tesadüfen bir ses çıkardığı zaman bunun bebekte merak ve ilginç bir his uyandırdığı ve bebeğin o sesi tekrar etmesinin bilişsel ve dil gelişimindeki paralelliği ortaya koyduğu görülür. Erken dönemde mırıldanma genellikle açık ünlülerle olurken dört ve beşinci aylarda mırıldanmaya daha fazla ünsüz ses katılır.

 Mırıldanmanın tekrarı dönem  (Lalling) (7 - 9 ay)
 Bu dönemde bebek, kaslarını ünlü sesleri ünsüz seslerle birleştirecek şekilde koor- dine etmeye başlar.
Ünlü-ünsüz birleşimlerinin tekrarı (bababa, mamama) işitmenin birleştirilmesiyle birlikte, işitilen seslerin de tekrarını içerir.
Dilin gerçekten anlaşılması sekizinci ay dolaylarına rastlar.
İlk yılın son çeyreğinde bebekler alışkın oldukları ortamda sürekli duydukları bazı sözcüklere yanıt vermeye başlarlar. Örneğin anne ‹haydi cee oynayalım› dediğinde bebek ellerini çırpar. Bu erken anlamalar sözün gelişi ile ilgilidir.
Yedinci aydan başlayarak tekrarlanan sesler konuşma dilinin özelliklerini daha fazla yansıtmaya başlar.
 Bebeğin etrafındaki kişilerce de bu seslere sürekli karşılık verilirse bebek, yaptığı ses birleşimlerini ilerleyen haftalarda yetişkin konuşmasındaki seslere benzer sesler katarak değiştirir. Aşağıdaki örnek bu durumu betimlemektedir.
Bir anne yedi aylık bebeğinin aşılarını yaptırmak için gittiği sağlık merke- zinde beklerken, yanındaki iki kadının bebeğin agulamalarına karşılık vererek onunla konuşmalarını gözlemledi. Bebek gülümseyip sesler çıkarıyor ve işaret ederek iletişim kuruyordu.  Konuşma diline karşılık vererek daha çok ses çıkarmaya çalışıyordu.


Ses sözcük dönemi (9 -12 ay)
 Dokuzuncu aydan itibaren bebeğin ürettiği sesler ve heceler, sosyal dil örüntüle- rinin ses ve tonlama örüntülerini yansıtır. Birinci yılın sonlarına doğru uzun, tekrarlanan, ünlü-ünsüz-ünlü sıralamasıyla giden sesler üretilmeye başlanır.
 On ve on birinci aylarda bebeğin konuşması ifade edici jargon haline gelir.
 Jargon, karmaşıklığı ve entonasyonu yetişkin konuşmasına çok benzeyen, kulağa da bebek tam cümlelerle konuşuyormuş izlenimi veren bebeğin kendine has kullandığı bir dildir. Bebek insan seslerini bilinçli olarak taklit eder.

Tek sözcük dönemi (12-18 ay)
Bebekler yaklaşık olarak birinci yaşlarının sonlarına doğru ilk kelimelerini söylemektedir.
İlk kelimelerin tam olarak ne zaman ortaya çıktığını anlamak güç olabilir çünkü bebekler, yetişkinler tarafından anlaşılmayan şekilde sözler üretmektedir.
İlk yıldaki konuşmayı oluşturan ilk kelimeler Piaget’ nin anlattığı gibi bebekler tarafın- dan oluşturulan duyu motor temellerine dayanır.
Çevredeki bir yaşını geçmiş bebeği olan ebeveynlere bebeklerinin kullandığı ilk birkaç sözcüğü sorulduğunda; ilk sözcüklerin bebeğe yakın kişiler, top, araba hareket eden ya da ettirilebilen nesneler, vuuuuv, düüüt gibi çeşitli ses efektleri ve tanıdık durumları belirtmek için yaptıkları hareketlerin sözel ifadeleri (başbaş, güle güle, merhaba) olduğu görülür.
Bu dönemde bebeklerin söylemeyi öğrendiği sözcük sayısı yaklaşık otuzu geçmez.  Yeni sözcüklerin çoğu başlangıçta nesne ya da insan adları iken, zamanla fiil ve benzeri sözcükleri içerir.
Ad öğreniminin fiil öğreniminden önce gelmesinin nedeni, on sekiz aylık olana dek sözcükleri bir şekilde birleştirme yeteneğinden yoksun olmasıdır.
Bebekler ilk kelimelerini öğrenirken bazen bu kelimeleri çok sınırlı ya da geniş anlamlarda kullanırlar.
Bu durum dil gelişimi ile ilgili kavramlar bölümünde açıklanan aşırı kısıtlama ve aşırı genellemeyi oluşturur. Bebekler yeni bir kelimeyi bazen benzer bir grup deneyimi ifade etmek için kullanırlar.
Örneğin ayakkabı bağcıklarını çözmek için ‘aç’ derler. Bu durum bize bebeklerin bilinçli şekilde kapsam genişliği yaptığını gösterir; çünkü bebekler uygun bir kelimeyi hatırlamada güçlük çeker ya da bir kelimenin telaf- fuzu güç olduğunda, bebekler bunun yerine, söyleyebilecekleri ilişkili başka bir kelime seçerler.

İki sözcüklü ifadeler dönemi (18-24 ay)
Bebekler konuşma dilini kullanmaya başladıktan sonra sözcük dağarcıklarına her hafta bir ile üç yeni sözcük eklerler.
 On sekiz ve yirmi dört aylar arasında ise sözcük kazanımı etkileyici şekilde artar. Bu, aynı zamanda yavaş bir öğrenme aşamasından hızlı bir aşamaya geçiştir.
 Son araştırmalar da göstermiştir ki bebek sözcük öğrenmede sürekli bir ilerleme gösterir ve bu okul öncesi döneme kadar devam eder.
Sözcük dağarcığının büyüklüğü yaklaşık iki yüz kelimeye doğru ilerlerken bebekler iki sözcüğü birleştirmeye başlar.
 İlk cümleler sadece iki kelimeden oluşmalarına rağmen sayısız fikir, nesne veya eylemler arası ilişkileri ifade edebilir.
 İlk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin birleşimlerinden oluşur. ‘ top fırlat’, ‘anne ayakkabı’, ‘ araba gitti’ şeklindeki iki kelimelik yapılar, telegrafik konuşma olarak adlandırılır. Bebek daha anlamlı kelimelere odaklanır ve önemsiz kelimeleri atlar.
İki kelimelik cümlelerde bebekler kelimelerin sırasına da karar verirler. ‘top fırlat’ örneğinde çocuk nesneyi (top) ,eylemden (fırlat) önce söyleyerek basit cümle yapısını takip eder. Birçok dilbilimci bebeklerin basit dilbilgisi kurallarını izlediğini düşünür ve bebeklerin örtülü dil bilgisi becerisine sahip olduğunu ifade eder. Özetle bebekler, ke- lime anlamlarını kavramaya ve bu sınırlı kelimeleri mümkün olan her şekilde düşüncelerini aktarmakta kullanmaktadırlar. Deneyimleri arttıkça da daha çok nesne ve olayın olduğu kelime dizileri ve diğer dilbilgisi kurallarını oluştururlar.

 Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (2-3yaş)
 Üç yaşındaki çocuklar artık dilin kullanımı için gerekli kazanımları edinmiş ve yaklaşık dokuz yüz sözcüklük bir dağarcığa sahip olmuşlardır. Bu dönemde iletişim, sosyal bir amaç haline geldiği için çocukların karşılıklı konuşmada sohbet konusunu sürdürmesi gerekmektedir.
Buna karşın pek çok çocuk bu dönemde sohbet sırasında konudan konuya atlar ve sözcüklerin bazı kısımlarını tekrar etme veya taklit etme yoluyla sohbeti sürdürür. Cümle yapısı bebeğin üçüncü yılında oldukça karmaşık bir hal alır. Artık çocuk, konuşmalarında isim ve fiil dışındaki kelime çeşitlerini ve cümle öğelerini kullanır. Konuşmanın anlaşılması iki yaşından üç yaşına doğru süreklilik gösteren bir şekilde artar.  Ortalama üç yaşındaki çocuklar yeni öğrendikleri kelimeleri sürekli tekrarlar. Bu tekrarlar, çocuğun kelime kullanımında ustalaşmasını, öğrenilecek kelimelerin ön öğrenmelerini oluşturmaktadır.
 Buna ek olarak üç yaşından sonra çocuklar, kendini dinleyenlerin tepkilerine ve bulunduğu durumlara uygun olarak iletişimini uyarlayabilir.
Kendisinden daha küçük çocuklar veya bebeklerle iletişime girdiğinde cümlelerinin uzunluğunu duygularını (örn., yüz ifadesi, ses tonu, beden dili vb.) ve dil içeriklerini değiştirirken gözlenebilirler.
Erken dönemde dil kazanımı farklı görüşler ile açıklanmaya çalışılmış, bu alanda yapılan çalışmalar ışığında dil gelişimi ile ilgili bilgilerde 1950’ lerden bu yana önemli değişiklikler olmuştur. Dilin kazanılmasını davranışçı kuram, psiko-linguistik kuram, etkileşimci bakış açısı ve sosyal öğrenme kuramları farklı şekillerde açıklamaktadır.
DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN ETMENLER


Dil kazanımını ve bu sürecin gelişimsel hızını ya da olası patolojilerini etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır.
Birçok gelişimsel yetersizlik doğrudan dilin kullanımını ve şeklini, doğuştan meydana gelen ağız yapısındaki bazı anomaliler (yarık dudak ve/veya damak) fizyolojik üretimi etkileyebilmektedir.
Bunun yanı sıra serebral palsi konuşma üremini aksatan sınırlı solunum kapasitesine neden olabilmektedir.
Diğer gelişimsel yetersizlikler öğrenme hızına etki ederek dolaylı yoldan dilin içerik ve kullanım edinimini yavaşlatabilmektedir. Örneğin, otizm dil gelişiminin tüm alanlarında sapmalarla ilişkili olmaktadır.
Dil gelişimi sürecinde beyin gelişimi de önemli bir yapıtaşıdır.
Son dönem beyin görüntüleme araştırmaları, dil işlevleri ve beyin yapıları arasındaki ilişki üzerine daha fazla yoğunlaşmakta ve bu ilişkinin aslında daha karmaşık bir yapı olduğu yönünde birleşmektedir.
Uzun süre geçerliliğini koruyan inanışın tersine, Broka ve Wernicke alanlarının özgün dil işlevlerinde tek başlarına ya da esas olarak sorumlu olmadığı görülmektedir. Dilin büyük bir kısmı yaşamın erken dönemlerinde beynin dil uyarımına özellikle duyarlı olduğu bir yaş aralığında kazanılır. Beyin lateralizasyonu ile örtüşen bu duyarlı dönemler, dil gelişiminin özgün biyolojik niteliklerinin bulunduğu görüşünü destekler niteliktedir.
Çocuğun içinde bulunduğu kültür ve iletişim kuracağı sosyal ortam da dil gelişimini doğrudan etkilemektedir. Bebeğin yakın çevresinde yer alan kişiler birinci dereceden etkin rol oynamaktadır.
Bebeğe bakan kişi tarafından daha çok kullanılan kelimeler, be- beklerin daha fazla öğrenmelerini sağlamaktadır.
 Anne babaları ya da yakın çevresin- den daha az sözel uyarı alan bebekler genellikle daha dar bir kelime dağarcığına sahip olmaktadır.
Çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan sözel uyaranların, dil gelişimini olumlu yönde etkilediği bilinmektedir. Bebeklik döneminde,  bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüz yüze bakma, dokunma ve ses çıkarma şeklinde gerçekleşmektedir. Bebeklik döneminde bu etkileşimin iyi olması, çocuğun dil gelişimi- ne olumlu yönde yansımaktadır.
Çeşitli sebeplerle ve değişik şartlar altında birden fazla dil edinimi ve ikinci bir dilin ana dile yakın düzeyde öğrenilmesi iki dillilik (bilingualism) olarak ifade edilir. Dünyadaki çocukların en az yarısı iki veya daha çok dili konuşabilmektedir. ABD ve birçok Avrupa ülkesinde bu sayı gittikçe artmaktadır.
Peki, iki dilli yaşantıların çocukların kelime öğrenimine etkisi nedir?
İki dilli bir çocuğun hangi dili daha çok kullanacağı o dillerin hangisine daha çok maruz kalmış olasıyla ilişkilidir. Eğer Türkçe/Kürtçe konuşan bir çocuğun evinde zamanın %80 ‘inde Kürtçe konuşuluyor ise o çocuğun sözcük dağarcığı daha çok Kürtçe kelimelerden oluşacaktır.

İki Dillilik


 Öğrenilen dilin kelimeleri de dâhil olmak üzere çocuğun tüm kelime haznesini oluşturan zihinsel sözlüğünde ise Kürtçe diline ait daha fazla kelime ve dil girdisi barınmaktadır.
Ailelerin sıklıkla endişe ettikleri konulardan bir tane- si iki dilli ortamlarda yetişen çocukların dil gelişimlerinde gecikme olup olmayacağı konusudur. İki dilli çocukların yaşadıkları sözel çevreler tek dil konuşulan ailelerde büyüyen çocuklara göre daha karmaşık ve akıl karıştırıcı görünebilmektedir.
İki dilli bebekler bazı kelimeleri bir dilde diğerlerini ise öbür dilde öğrenirler. Sadece bir dili seçerek çocuğun dil gelişimini tek dile göre ölçmek eksik veriler sağlayacaktır.
Çocuğun konuştuğu iki dil birden göz önüne alındığında, dilin ilk kazanıldığı yıllarda öğrenilen kelime sayısı bakımından iki dilli olan ve tek dil konuşan çocuklar arasında hemen hemen hiçbir fark bulunmamıştır.

Kaynaklar

Yıldız Bıçakçı, M. (Editör), Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0-36 Ay) Gelişim, Duyuların Gelişimi ve Desteklenmesi, Eğiten Kitap, Ankara, 2015.



0 yorum:

Yorum Gönder

Search

Takip Et!

Instagram YouTUbe Gmail