DİL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
Bebeklerin çevrelerini
keşfettikleri ve yeni deneyimler aradıkları algısal ve bilişsel ilerlemeler,
dil gibi muhteşem bir sistemin zeminini oluşturmaktadır. En şaşırtıcı insan
fenomenlerinden birisi şüphesiz dil gelişimidir.
Bebekler dili kullanmaya beklenmediği kadar
erken başlayabilirler. İlk birkaç günde bile iletişim kurmaya çalışır, anne
babalarının anlayacağı mesajlar gönderirler ve hareketleriyle yetişkinlerin
niyetlerini anladıklarını belli edebilirler.
Peki bebekler bu
becerileri kazanırken nasıl bir ilerleme kaydederler?
Bu soruya cevap vermek için bu bölümde, dil
gelişimi ile ilgili kavramlara yer verilerek dil gelişim aşamaları ve bebeklik
dönemi dil gelişiminde önde gelen kuramlar incelenecektir.
İletişimi ve toplumsallaşmayı sağlayan
en önemli araçlardan birisi dildir. Dilin iletişim amaçlı kullanımı yaşamın ilk
yıllarından itibaren gelişmekte, gelişim sürecinde de oldukça önem
kazanmaktadır.
Dil, aslında oldukça karmaşık bir
yapıya sahiptir. Sonsuz bir üretkenliği ve belirli kuralları vardır. Dilin
kullanımı üç biçimde görülür. Bunlar jest dili, alıcı dil ve ifade edici
dildir.
Jest dili
‘Sekiz aylık bebek annesinin elinde
gördüğü boş meyve suyu kutusuna uzanıyor, ellerini açıp kapatıyor ve sesler
çıkarıyor. Annesi bebeğinin ısrarlı ses ve jestlerinin kutuyu elde etmek için
olduğunu biliyor. Kutuyu bebeğe verdiğinde bebeğin ses ve mimiklerinin
değiştiğini gözlemliyor.’
Bebekler yaklaşık olarak sekizinci
ve dokuzuncu aylarda birçok kültürde, diğerlerinden görerek nesnelere doğru
işaret etmeyi öğrenecektir. Dilin bebek tarafından hareketler veya yüz
mimikleriyle ifade biçimi olan jest dili, farklı kültürlerde farklı şekillerde
de ortaya çıkabilmektedir.
Dil Gelişimi İle İlgili Kavramlar
Alıcı dil
Birçok dilbilimci bebeklerdeki dili anlama
yeteneği olarak tanımlanan alıcı dil yeteneğinin ifade etme becerilerinden çok
daha önce kazanıldığını düşünür. Hemen hemen her yaşta anlama becerisi, sözcük
üretiminden önce gerçekleşir.
Bebeklerin elli kelime anladıkları
on üç ay ile elli kelime ifade edebildikleri on sekiz ay arasında beş aylık bir
zaman farkı vardır.
Bebekler dili çok erken dönemlerde anlayabilir
ama motor becerileri, hatırlama ve geri çağırma kapasiteleri henüz hazır
olmadığı için ifade edemeyebilirler.
Bazı anneler henüz hamileyken anne
karnındaki fetüsle konuşmalar yapabilmektedir. Erken aylarda anne-babaların
bebekle yapacağı bu tür konuşmalar olumlu sonuçlar veren alıştırmalar olarak
görülür.
İfade
Edici Dil
Dilin sözel ifadeler şekline dönüşmesidir.
Konuşma algısının oluşması temelde doğumda var olan dili diğer seslerden farklı
olarak algılama ve işlemden geçirme sürecidir. İfade edici dil gelişimi bebek
yaklaşık olarak bir yaşına geldiğinde başlar ve artarak devam eder.
Bebeklik dönemi dil gelişiminde, kullanılan
kavramlar arasında telegrafik konuşma, aşırı genelleme, aşırı kısıtlama, gibi
kavramlar da yer almaktadır.
Telegrafik konuşma
Yaklaşık iki yaş civarındaki çocuklar sadece
iki kelimelik yapılar kullanarak nesne ya da olaylar ile ilgili yorum yaparlar.
Çocukta telegrafik konuşma olarak adlandırılan bu yapıda çocuk, cümlenin halen
anlamını koruyan en yalın halini sunmaktadır.
‘Top oynayan İrem, masanın altına giren topu
almak için uzanıp başaramadığında, abisine döndü ve ‘top gitti’ dedi. İrem bu cümleyi
‘top masanın altına yuvarlandı’ anlamında kullandı. Yalnızca mesajı için
gerekli olan kelimeleri seçmişti ve yer bildiren kavramlar gibi daha az önemli
kelimeleri atlamıştı.’
Aşırı Genelleme
Bebekler konuşmaya ilk geçiş
aşamasında genellikle iki tür hatayı sık olarak yaparlar. Bunlardan ilki aşırı
genellemedir. Bebek belki de sınırlı sözcük kapasitesi nedeniyle bir kelimeyi
olduğundan çok daha fazla anlamı belirtmek ya da betimlemek için kullanır.
Örneğin; her gördüğü erkeğe ‘baba’ diyebilir ya da ‘araba’ sözcüğünü sadece
araba için değil minibüs, kamyon ve otobüs için de kullanabilir.
Aşırı kısıtlama
Konuşmaya geçiş aşamasındaki ikinci
yaygın hata, aşırı kısıtlamadır. Çocuk bu aşamada kelimeye yetişkinin
yüklediğinden daha dar bir anlam yüklemektedir. Bu yönüyle aşırı
genelleştirmenin tersi olarak kabul edilebilir.
‘İki yaşındaki İpek ‘ayakkabı’
kelimesini sadece kendi pembe ayakkabıları için kullanmaktadır. Annesinin onu
parka götürmesini istediği zamanlar ayakkabılarını alıp kapıya yürümekte ve
beklemektedir.’
Bu yaşlarda görülen egosantrizm
(benmerkezci düşünce) aşırı kısıtlamanın nedenlerinden birisi olarak
görülebilir. Yukarıdaki örnekte İpek, ayakkabılarını almanın annesinin onu
parka götürebilecek güçte bir etkiye sahip olduğuna inanmaktadır.
Bebekler için iletişim, bebeğin mesajlarını
diğerlerine iletmek için kullandığı davranışlarla başlamaktadır. Jestler,
sesler, ağlamalar bu davranışlara birer örnektir. Ayrıca jest ve seslerin,
ağlamanın, erken dönemde kişisel bir tür iletişim yöntemi olduğu yönünde
bulgular mevcuttur.
Bebeklerde bu davranışların bütünü
üretken iletişim olarak kabul edilmektedir.
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde İletişim ve Dil Gelişim
Aşamaları
Çocuklar üzerinde yapılan dil
gelişimi çalışmaları sonunda, özellikle konuşmayı öğrenmenin ilk dönemlerinde
dünya çocuklarının genel olarak temelde aynı gramer kurallarını kullandıkları
görülmüştür.
Dilin gelişimi çocuktan çocuğa
farklılık gösterse de dil gelişim süreci evrensel olarak açıklanır.
Yenidoğan dönemi -
Ağlama (0-6 Hafta)
Bebekler doğumdan sonraki ilk iki hafta
sırasında ağlama dışında çok az ses üretirler ve ağlama davranışı bebekler için
ilk ve en eski üretken iletişim örneklerinden birisidir.
Bebeklerin farklı duygularda özel
ihtiyaçlarını ifade etme sırasında ağlamalarının akustik özelliklerini
değiştirip değiştirmediği tartışmalı bir konudur.
Yapılmış çalışmalarda bebeğin
ağlamasının ses perdesi, uzunluğu ve aradaki durakların sayısıyla, duygularının
boyutunu ifade ettiği görülmüştür.
'Bir anne henüz bir aylık olan
bebeğinin iki farklı şekilde ağladığını belirtmektedir. Annenin tanımladığı ilk
ağlama uzun ve duraklamaları az; şiddeti yüksek olandır. Anneye göre bu,
bebeğinin acıktığına işarettir. Anne bu durumda bebeği kucağına alır ve besler.
Diğer ağlama ise kısa ve duraklamalıdır. Anne bebeğin genellikle altı
ıslandığında ya da herhangi bir rahatsızlık hissettiğinde bu şekilde ağladığını
belirtir. Anne, bebeğinin ağlama sesinden ve şeklinden gereksinimlerini ayırt
edebildiğini ifade etmektedir.'
Ağlama, bireye ve kültüre göre
farklılık göstermektedir. Mizaç, aile koşulları ve etnik gruplar farklı ağlama
davranışlarını doğurur.
Burada anne babaların bebeklerin ağlamalarına
verdikleri cevap da önem taşımaktadır. Bazı anne babalar bebekleri ile oynamaya
ve konuşmaya başlarken bazıları sarılmayı ya da bebeği beslemeyi tercih
edebilmektedir.
Ağlayan bir bebeğe nasıl yaklaşılması
gerektiği ile ilgili farklı kültürlerde ve ailelerde değişik uygulamalar olsa
da ağlama, bebek için bir iletişim şekli olarak görülmektedir ve bebeklerin
iletişimsel yetkinliklerini de artırmaktadır.
Gığıldama dönemi (6 Hafta- 3 Ay)
İlk bir kaç ay içerisinde bebekler sesler çıkararak ve bazı jestler
yoluyla iletişim kurarlar. Bebek bu sürede sesli harfler üretmekte bir yandan
da diğerlerinden görerek nesnelere doğru işaret etmeyi öğrenmektedir.
Sesli harfler fiziksel olarak daha
az motor kontrol gerektiği için çıkarılması kolay seslerdir. Ancak bebek ünsüz
sesler de üretir ve ikinci aydan itibaren bu ünlü ve ünsüz sesleri kullanarak
bazı birleşimler ve aah, ooo gibi uzatmalar yapmaya başlar. Çıkarılan bu sesler
ağır işit- me kayıplı bir bebekte bile bulunabilir. Ünlü ses çıkışı ve
gığıldamanın doğuştan gelen bir eylem olduğu bilinmektedir. Bebeklerin istek ve
düşüncelerini iletmek için kullandığı sesler onun yaşam alanında sürekli
duyduğu ve aşinalık kazandığı sesler olabilir. Şehrin kırsal kesiminde
hayvancılıkla uğraşan bir ailenin iki buçuk aylık bebeği, an- nesinin her sabah
ahıra gittiği saatlerde inek seslerini duyar ve ardından ‘mööö’ sesi çıkarmaya
başlar. Akşamları ise koyunları içeri kapatmaya çalışan babasının sesini ve
koyun seslerini çıkarmaya çalışır. Görülüyor ki bebekler ilk bir kaç ayda bile
insanların konuşmasını dinliyor ve konuş- maya benzer sesler üretebiliyorlar.
Yetişkinlerin ve anne-babaların bu sürece yardım etmeleri bazen zor olabilir,
fakat duyarlı olmaları bebeklerin erken dönem dil gelişimine katkı
sağlamaktadır.
Mırıldanma dönemi (Babbling) (4-6 Ay)
Bebeğin dil üzerindeki kontrolünün
artması ile dili yuvarlama becerisi görülür. Bu beceri, bebeğin “ba-ba-ba”,
“de-de-de”, “ma-ma-ma” gibi ünlü-ünsüz birliklerini tekrar etmesini ve bu
birleşimleri tekrar tekrar yaparak yetişkinlerin tonlama, ritm ve vurgulama
örüntülerini kullanmaya başlamasını sağlar.Birçok psikodilbilimci, bu tür
mırıldanmaların ve tekrarların, bir iletişim çabası olmaktan ziyade bebeğin
sesle oyun oynaması olduğuna inanır. Bilişsel gelişimin anlatıldığı bölümde
birinci döngüsel tepkiler aşaması düşü- nüldüğünde bebek tesadüfen bir ses
çıkardığı zaman bunun bebekte merak ve ilginç bir his uyandırdığı ve bebeğin o
sesi tekrar etmesinin bilişsel ve dil gelişimindeki paralelliği ortaya koyduğu
görülür. Erken dönemde mırıldanma genellikle açık ünlülerle olurken dört ve
beşinci aylarda mırıldanmaya daha fazla ünsüz ses katılır.
Mırıldanmanın tekrarı dönem (Lalling) (7 - 9 ay)
Bu dönemde bebek, kaslarını ünlü sesleri ünsüz
seslerle birleştirecek şekilde koor- dine etmeye başlar.
Ünlü-ünsüz birleşimlerinin tekrarı
(bababa, mamama) işitmenin birleştirilmesiyle birlikte, işitilen seslerin de
tekrarını içerir.
Dilin gerçekten anlaşılması
sekizinci ay dolaylarına rastlar.
İlk yılın son çeyreğinde bebekler
alışkın oldukları ortamda sürekli duydukları bazı sözcüklere yanıt vermeye
başlarlar. Örneğin anne ‹haydi cee oynayalım› dediğinde bebek ellerini çırpar.
Bu erken anlamalar sözün gelişi ile ilgilidir.
Yedinci aydan başlayarak
tekrarlanan sesler konuşma dilinin özelliklerini daha fazla yansıtmaya başlar.
Bebeğin etrafındaki kişilerce de bu seslere
sürekli karşılık verilirse bebek, yaptığı ses birleşimlerini ilerleyen
haftalarda yetişkin konuşmasındaki seslere benzer sesler katarak değiştirir.
Aşağıdaki örnek bu durumu betimlemektedir.
Bir anne yedi aylık bebeğinin
aşılarını yaptırmak için gittiği sağlık merke- zinde beklerken, yanındaki iki
kadının bebeğin agulamalarına karşılık vererek onunla konuşmalarını gözlemledi.
Bebek gülümseyip sesler çıkarıyor ve işaret ederek iletişim kuruyordu. Konuşma diline karşılık vererek daha çok ses
çıkarmaya çalışıyordu.
Ses sözcük dönemi (9 -12 ay)
Dokuzuncu aydan itibaren bebeğin ürettiği
sesler ve heceler, sosyal dil örüntüle- rinin ses ve tonlama örüntülerini
yansıtır. Birinci yılın sonlarına doğru uzun, tekrarlanan, ünlü-ünsüz-ünlü
sıralamasıyla giden sesler üretilmeye başlanır.
On ve on birinci aylarda bebeğin konuşması
ifade edici jargon haline gelir.
Jargon, karmaşıklığı ve entonasyonu yetişkin
konuşmasına çok benzeyen, kulağa da bebek tam cümlelerle konuşuyormuş izlenimi
veren bebeğin kendine has kullandığı bir dildir. Bebek insan seslerini bilinçli
olarak taklit eder.
Tek sözcük dönemi (12-18 ay)
Bebekler yaklaşık olarak birinci
yaşlarının sonlarına doğru ilk kelimelerini söylemektedir.
İlk kelimelerin tam olarak ne zaman
ortaya çıktığını anlamak güç olabilir çünkü bebekler, yetişkinler tarafından
anlaşılmayan şekilde sözler üretmektedir.
İlk yıldaki konuşmayı oluşturan ilk
kelimeler Piaget’ nin anlattığı gibi bebekler tarafın- dan oluşturulan duyu
motor temellerine dayanır.
Çevredeki bir yaşını geçmiş bebeği
olan ebeveynlere bebeklerinin kullandığı ilk birkaç sözcüğü sorulduğunda; ilk
sözcüklerin bebeğe yakın kişiler, top, araba hareket eden ya da ettirilebilen
nesneler, vuuuuv, düüüt gibi çeşitli ses efektleri ve tanıdık durumları
belirtmek için yaptıkları hareketlerin sözel ifadeleri (başbaş, güle güle,
merhaba) olduğu görülür.
Bu dönemde bebeklerin söylemeyi
öğrendiği sözcük sayısı yaklaşık otuzu geçmez.
Yeni sözcüklerin çoğu başlangıçta nesne ya da insan adları iken, zamanla
fiil ve benzeri sözcükleri içerir.
Ad öğreniminin fiil öğreniminden
önce gelmesinin nedeni, on sekiz aylık olana dek sözcükleri bir şekilde
birleştirme yeteneğinden yoksun olmasıdır.
Bebekler ilk kelimelerini
öğrenirken bazen bu kelimeleri çok sınırlı ya da geniş anlamlarda kullanırlar.
Bu durum dil gelişimi ile ilgili
kavramlar bölümünde açıklanan aşırı kısıtlama ve aşırı genellemeyi oluşturur.
Bebekler yeni bir kelimeyi bazen benzer bir grup deneyimi ifade etmek için
kullanırlar.
Örneğin ayakkabı bağcıklarını
çözmek için ‘aç’ derler. Bu durum bize bebeklerin bilinçli şekilde kapsam
genişliği yaptığını gösterir; çünkü bebekler uygun bir kelimeyi hatırlamada
güçlük çeker ya da bir kelimenin telaf- fuzu güç olduğunda, bebekler bunun
yerine, söyleyebilecekleri ilişkili başka bir kelime seçerler.
İki sözcüklü ifadeler dönemi (18-24 ay)
Bebekler konuşma dilini kullanmaya
başladıktan sonra sözcük dağarcıklarına her hafta bir ile üç yeni sözcük
eklerler.
On sekiz ve yirmi dört aylar arasında ise
sözcük kazanımı etkileyici şekilde artar. Bu, aynı zamanda yavaş bir öğrenme
aşamasından hızlı bir aşamaya geçiştir.
Son araştırmalar da göstermiştir ki bebek
sözcük öğrenmede sürekli bir ilerleme gösterir ve bu okul öncesi döneme kadar
devam eder.
Sözcük dağarcığının büyüklüğü
yaklaşık iki yüz kelimeye doğru ilerlerken bebekler iki sözcüğü birleştirmeye
başlar.
İlk cümleler sadece iki kelimeden oluşmalarına
rağmen sayısız fikir, nesne veya eylemler arası ilişkileri ifade edebilir.
İlk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin
birleşimlerinden oluşur. ‘ top fırlat’, ‘anne ayakkabı’, ‘ araba gitti’
şeklindeki iki kelimelik yapılar, telegrafik konuşma olarak adlandırılır. Bebek
daha anlamlı kelimelere odaklanır ve önemsiz kelimeleri atlar.
İki kelimelik cümlelerde bebekler
kelimelerin sırasına da karar verirler. ‘top fırlat’ örneğinde çocuk nesneyi
(top) ,eylemden (fırlat) önce söyleyerek basit cümle yapısını takip eder.
Birçok dilbilimci bebeklerin basit dilbilgisi kurallarını izlediğini düşünür ve
bebeklerin örtülü dil bilgisi becerisine sahip olduğunu ifade eder. Özetle
bebekler, ke- lime anlamlarını kavramaya ve bu sınırlı kelimeleri mümkün olan
her şekilde düşüncelerini aktarmakta kullanmaktadırlar. Deneyimleri arttıkça da
daha çok nesne ve olayın olduğu kelime dizileri ve diğer dilbilgisi kurallarını
oluştururlar.
Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (2-3yaş)
Üç yaşındaki çocuklar artık dilin kullanımı
için gerekli kazanımları edinmiş ve yaklaşık dokuz yüz sözcüklük bir dağarcığa
sahip olmuşlardır. Bu dönemde iletişim, sosyal bir amaç haline geldiği için
çocukların karşılıklı konuşmada sohbet konusunu sürdürmesi gerekmektedir.
Buna karşın pek çok çocuk bu dönemde
sohbet sırasında konudan konuya atlar ve sözcüklerin bazı kısımlarını tekrar
etme veya taklit etme yoluyla sohbeti sürdürür. Cümle yapısı bebeğin üçüncü
yılında oldukça karmaşık bir hal alır. Artık çocuk, konuşmalarında isim ve fiil
dışındaki kelime çeşitlerini ve cümle öğelerini kullanır. Konuşmanın
anlaşılması iki yaşından üç yaşına doğru süreklilik gösteren bir şekilde artar.
Ortalama üç yaşındaki çocuklar yeni
öğrendikleri kelimeleri sürekli tekrarlar. Bu tekrarlar, çocuğun kelime
kullanımında ustalaşmasını, öğrenilecek kelimelerin ön öğrenmelerini
oluşturmaktadır.
Buna ek olarak üç yaşından sonra çocuklar,
kendini dinleyenlerin tepkilerine ve bulunduğu durumlara uygun olarak
iletişimini uyarlayabilir.
Kendisinden daha küçük çocuklar
veya bebeklerle iletişime girdiğinde cümlelerinin uzunluğunu duygularını (örn.,
yüz ifadesi, ses tonu, beden dili vb.) ve dil içeriklerini değiştirirken
gözlenebilirler.
Erken dönemde dil kazanımı farklı
görüşler ile açıklanmaya çalışılmış, bu alanda yapılan çalışmalar ışığında dil
gelişimi ile ilgili bilgilerde 1950’ lerden bu yana önemli değişiklikler
olmuştur. Dilin kazanılmasını davranışçı kuram, psiko-linguistik kuram, etkileşimci
bakış açısı ve sosyal öğrenme kuramları farklı şekillerde açıklamaktadır.
DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN ETMENLER
Dil kazanımını ve bu sürecin
gelişimsel hızını ya da olası patolojilerini etkileyen pek çok faktör
bulunmaktadır.
Birçok gelişimsel yetersizlik
doğrudan dilin kullanımını ve şeklini, doğuştan meydana gelen ağız yapısındaki
bazı anomaliler (yarık dudak ve/veya damak) fizyolojik üretimi
etkileyebilmektedir.
Bunun yanı sıra serebral palsi
konuşma üremini aksatan sınırlı solunum kapasitesine neden olabilmektedir.
Diğer gelişimsel yetersizlikler
öğrenme hızına etki ederek dolaylı yoldan dilin içerik ve kullanım edinimini
yavaşlatabilmektedir. Örneğin, otizm dil gelişiminin tüm alanlarında sapmalarla
ilişkili olmaktadır.
Dil gelişimi sürecinde beyin
gelişimi de önemli bir yapıtaşıdır.
Son dönem beyin görüntüleme
araştırmaları, dil işlevleri ve beyin yapıları arasındaki ilişki üzerine daha
fazla yoğunlaşmakta ve bu ilişkinin aslında daha karmaşık bir yapı olduğu
yönünde birleşmektedir.
Uzun süre geçerliliğini koruyan
inanışın tersine, Broka ve Wernicke alanlarının özgün dil işlevlerinde tek
başlarına ya da esas olarak sorumlu olmadığı görülmektedir. Dilin büyük bir
kısmı yaşamın erken dönemlerinde beynin dil uyarımına özellikle duyarlı olduğu
bir yaş aralığında kazanılır. Beyin lateralizasyonu ile örtüşen bu duyarlı
dönemler, dil gelişiminin özgün biyolojik niteliklerinin bulunduğu görüşünü destekler
niteliktedir.
Çocuğun içinde bulunduğu kültür ve
iletişim kuracağı sosyal ortam da dil gelişimini doğrudan etkilemektedir.
Bebeğin yakın çevresinde yer alan kişiler birinci dereceden etkin rol
oynamaktadır.
Bebeğe bakan kişi tarafından daha
çok kullanılan kelimeler, be- beklerin daha fazla öğrenmelerini sağlamaktadır.
Anne babaları ya da yakın çevresin- den daha
az sözel uyarı alan bebekler genellikle daha dar bir kelime dağarcığına sahip
olmaktadır.
Çevre ve özellikle anne tarafından
çocuğa sunulan sözel uyaranların, dil gelişimini olumlu yönde etkilediği bilinmektedir.
Bebeklik döneminde, bebek-anne arasındaki
duygusal iletişim öncelikle yüz yüze bakma, dokunma ve ses çıkarma şeklinde
gerçekleşmektedir. Bebeklik döneminde bu etkileşimin iyi olması, çocuğun dil
gelişimi- ne olumlu yönde yansımaktadır.
Çeşitli sebeplerle ve değişik
şartlar altında birden fazla dil edinimi ve ikinci bir dilin ana dile yakın
düzeyde öğrenilmesi iki dillilik (bilingualism) olarak ifade edilir. Dünyadaki
çocukların en az yarısı iki veya daha çok dili konuşabilmektedir. ABD ve birçok
Avrupa ülkesinde bu sayı gittikçe artmaktadır.
Peki, iki dilli yaşantıların çocukların
kelime öğrenimine etkisi nedir?
İki dilli bir çocuğun hangi dili
daha çok kullanacağı o dillerin hangisine daha çok maruz kalmış olasıyla
ilişkilidir. Eğer Türkçe/Kürtçe konuşan bir çocuğun evinde zamanın %80 ‘inde
Kürtçe konuşuluyor ise o çocuğun sözcük dağarcığı daha çok Kürtçe kelimelerden
oluşacaktır.
İki Dillilik
Öğrenilen dilin kelimeleri de dâhil olmak
üzere çocuğun tüm kelime haznesini oluşturan zihinsel sözlüğünde ise Kürtçe
diline ait daha fazla kelime ve dil girdisi barınmaktadır.
Ailelerin sıklıkla endişe ettikleri
konulardan bir tane- si iki dilli ortamlarda yetişen çocukların dil
gelişimlerinde gecikme olup olmayacağı konusudur. İki dilli çocukların
yaşadıkları sözel çevreler tek dil konuşulan ailelerde büyüyen çocuklara göre
daha karmaşık ve akıl karıştırıcı görünebilmektedir.
İki dilli bebekler bazı kelimeleri
bir dilde diğerlerini ise öbür dilde öğrenirler. Sadece bir dili seçerek
çocuğun dil gelişimini tek dile göre ölçmek eksik veriler sağlayacaktır.
Çocuğun konuştuğu iki dil birden
göz önüne alındığında, dilin ilk kazanıldığı yıllarda öğrenilen kelime sayısı
bakımından iki dilli olan ve tek dil konuşan çocuklar arasında hemen hemen
hiçbir fark bulunmamıştır.
Kaynaklar
Yıldız Bıçakçı, M. (Editör),
Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0-36 Ay) Gelişim, Duyuların Gelişimi ve
Desteklenmesi, Eğiten Kitap, Ankara, 2015.